26 Kasım 2011 Cumartesi

ÜNİVERSİTE HAKKINDA


           Üniversitede yapılan sınavlarda anlamadığım bir nokta olmuştur: Neden yapılan sınavlarda rahatlıkla erişebildiğimiz tanım soruları sorulmaktadır? Bizim zihnimizde kolaylıkla ulaşabildiğimiz bilgiler neden yer tutmaktadır, niçin bunları ezberleriz? Öğrenci belirli şekilde tanımlanan bir ifade yerine niçin kendi yorumunu o sınav kağıdına dökememektedir. Öğrenci beynindeki düşünceyi karşısındakine aktaramazsa bir robottan farklı olmaz. Eğer üniversitede hocalar yapmış oldukları sınav için bir cevap anahtarı hazırlıyorsa bu dayatma değil de nedir? Biz öğrenciler sınavlarda neden özgür olamıyoruz? Niçin özgürlük yuvasında notumuzu belirleyecek olan sınav kâğıtlarında bunu hissedemiyoruz? Kabul ediyorum herkesin belirli bir not alması gerekiyor ama alacağımız not neden düşüncelerimize değil de sınırlandırılmış olan bir alana veriliyor?
            Yukarıda anlatmaya çalıştığım olay üniversite hayatını yaşamış olan herkes için geçerlidir. Sormuş olduğum sorular yanıtsız kalabilir ancak ben düşünce özgürlüğümü kullanarak bu yazıyı yazdığım için mutluyum.

ARAP BAHARI



         Bütün Arap coğrafyasına yayıldı. Tunus’ta yıllardır sessiz kalan halkın bir çığlığı olarak Tunus’ta başlayan Arap Baharı bir domino etkisi yaratarak olaylar bir vatandaşın kendisini yakmasıyla başladı. Toplum içerisinde var olan huzursuzluk bu eylemle harekete geçti. İşler o kadar da basit değildi. Birçok ülkede iktidarlar değişti ve değişmeye de devam edecekmiş gibi görülmektedir. Bugün komşumuz olan Suriye’de Beşar Esad’ın yönetimine karşı ülkede büyük bir tepki vardır. Esad eğer yönetimini birilerini öldürerek devam ettirecekse onun sonu da Kaddafi gibi olacaktır.
         Aslında yaşanması gereken bir dönüşümdü bu durum. Çünkü askeri yönetimlerin darbesiyle oluşan iktidarlar kalıcı olamamaktadırlar. Halkın yapmış olduğu seçimle iktidara gelen güçler ellerinde halkın iradesini bulundurmaktadırlar. Açıktır ki hiçbir insan kendisine zorla dayatılan bir rejimin vatandaşı olmak istemez sonuç olarak toplumsal hayatları baskı rejimleri yerine seçilmiş olan merciler yönetmelidir.

AVRUPA’DAKİ KRİZ


       Son günlerin tartışmasız en önemli konularından biri Avrupa’da yaşanan ekonomik krizdir. Özellikle Yunanistan’ın başını çektiği İtalyan’ın İspanya’nın ve Portekiz’ in de içinde bulunduğu bu ekonomik bunalım ister istemez tüm dünyaya etki etmektedir. Önemli olan nokta ülkelerin neden bu kadar borca girdikleridir. Bu borç yükü ülkenin sosyal yapısını da değiştirir. Örneğin Yunanistan’da çok yüksek derecede toplumsal bir tepki mevcuttur. Yapılan grevlerin sayısı bütün emeklilerin tepkisi bu sosyal reaksiyonun bir göstergesidir. Medyada ekonomi haberlerini izlediğimizde Avrupa Merkez Bankası’nın atacağı adımları ya da Avrupa Birliği’nin ne tarz önlemler alacağı konuşulmaktadır.

         Avrupa’nın şımartılmış çocuğu olarak görünen Yunanistan bir zamanlar Türkiye ile savaşın ucuna kadar gelmiş, savunma harcamalarına yüksek bütçeler ayırmış bir ülkedir. Ayrıca Yunanistan’da çalışmak biraz hor görülen bir konudur. Hal böyle olunca Yunanistan’ın batmaması için bir mucize gereklidir. Silahlanma yarışı ya da savaşa yapılan hazırlık görüldüğü gibi insan öldürmemekle beraber toplumsal hayatı da alt üst edebilir.